Ana içeriğe atla

Sancak'ın Eseri

 Başarıda en önde yer alırken, başarısızlığı başkalarıyla paylaşamazsınız. Murat Sancak'ın durumu bu. Başkan, bu takım senin eserin. 

Onu herhangi birinin yeğeni, iş adamı sıfatının ötesine taşıyan, medyada görünmesini sağlayan, ünlü yapan Adana Demirspor'du. Başarıyı uzun uzun anlattı, konuştu. Şimdiki başarısızlık da konuşması lazım. O zaman mikrofonların yeniden ona dönmesi normal. Bu takımın durumu ne olacak? Bir açıklama gerekli ama yapmıyor. Takım da sahada gömülmeye devam ediyor.

Geçen sezonun ikinci dönemi TFF'ye saldırı ile geçti; bu sezon taraftarla kavgayla başladı. Sürekli birilerine laf çaktı, birilerini azarladı, hala ona buna bir şeyler söylüyor. Ama takımın nasıl düzlüğe çıkaracağına dair tek kelime etmiyor. Her şey kontrol altında gibi davranıyor. Gidenlere onay vermiş. O zaman bu batış da kontrollü demek ki... 

Daha 4 haftada sahaya çıkan kadroda eksilmeler devam etti. Her maç öncesi sürprizle karşılaşıyoruz. Ama maç sonucu sürpriz olmuyor. Kendi sahamızda 5 yemeye alıştık. 

Taraftar yerinde, sesini çıkarıyor, tribüne emek veriyor ve takımını destekliyor. Tekrar edelim, takımı destekliyor. Başkan'ın eserini değil. Küme düşmek vs kimsenin umurunda değil. Sorun, göz göre göre büyüyen krizin çözümünü görememek. 

Ama ne yazık ki eski bütün, sağlam gücümüz de yok orada. Sıkılmış bir yumruk gibi değiliz artık. Bunu çözmemiz gerek acilen. 

Tribünde "bu adama bu kadar eyvallah etmemek gerekiyordu, hata yaptık" özeleştirisi ile işe başlayabiliriz. Bugün statta yönetim istifa diyenler, ne yazık ki eskinin "büyük başkan"cıları. O zamanın başarı beklentisi bunu söyletiyordu, tamam. Bugün ise yeni bir şey söylemek lazım. 

Bu sürece eskiden, bu blogta veya Twitter'da başka yerde fark etmez, yeni şeyler söylemek lazım diyenlere kızarken yanlış yapıldığını, hayır vınlamayacağız, buradayız diyenlere, yönetim için Sancak dışında bir arayışa girenlere el vermemeyi de eklemek lazım. 

Neyse, biz bir kez daha yutkunur, yola devam ederiz. Dünkü pankartta yazdığı gibi, "yarınlar bizim, yılmayasın".

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...