Ana içeriğe atla

En Başarılı Sezon

 Bir süredir yazmamıştım; önce deprem sonrası ruh haliyle futbola pek yüz vermek istememem, sonrasında da ben yazmadıkça Demirspor'un bol gollü galibiyetlerine devam etmesiyle gelişen bir totem... 5 haftalık galibiyet ve iç sahadaki yenilmezlik serisi dün gece sona erince tekrar yazmak istedim. Çünkü artık en başarılı sezonumuzun sonuna geliyoruz. Geçen sezon son düzlükte freni çekmiştik, bu kez biraz daha inatçı davranabildik. 

Son sayılar üç haftaya netleşecek ama bu sezon, Süper Lig'te en yüksek derece, en fazla puan ve en çok gol attığımız sezon olarak kayıtlara geçti bile. Üstelik geçen seneye göre kadroda fazlasıyla değişiklik yaşayarak...  Kalede, savunmada, orta sahada ve hücumda kritik roldeki oyuncular değişti; ancak sahayı toparlayan güç Montella'nın ayakta kalışı, bize seviye atlattı. En kötü altıncılığa düştüğümüz sezon, 4 hafta da lider kaldık. 4. sıradaki yerimiz garantilendi; Fenerbahçe'nin kupa performansına göre Avrupa şansımız da devam ediyor.

Senelerdir hasretini kurduğumuz tribün-oyuncu-teknik kadro-yönetim arasındaki uyum bu iki senede net biçimde sağlandı. Hatta her zaman övündüğümüz ve diğerlerinden önde olan tribün geride bile kaldı. Yine son Beşiktaş maçında çok başarılı bir koreografi ortaya konsa da iki senedir, yeni stadla birlikte, tribünde çeşitli sorunların olduğu ortada. Yine de geçiş dönemlerinde böyle sıkıntılar olur diyerek, kendi yerimiz olan tribünü çok da sarsmamak gerekli diye düşünüyorum.

Daha sonra detaylarına bakarız ama geçen sene kulübeden destek alamamak en büyük sıkıntıydı, bu sene de kısmen devam eden bu soruna yerli oyuncuların katkı sunamaması da eklendi. Yusuf Sarı geç açılsa da İsmail Çokçalış son maçtaki hatalarıyla üzdü. Forvetsiz devam eden sezonun yarısında gelen C. Ndiaye önemli katkı sunarken son maçta da görüldüğü gibi bir iki oyuncunun eksikliğini kapatamamak bir adım öteye geçmemizi zorlaştırdı. 

Ancak oyunu dikine oynayan, keyif veren, oynarken futbolcuların da keyif aldığı belli olan ve hemen her rakibin takdirle andığı bir takım olarak 3 takımı oyuncağına dönen lige bambaşka bir hava kattığımız ortada.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...