Ana içeriğe atla

G.Antep FK: 0 - Adana Demirspor: 3

 Geçen hafta çalınan iki puanımızı bu hafta deplasman galibiyetiyle toparladık. Kendi sahasında yenilgisi olmayan Antep'i yine iyi oyun ve tempolu ve bol pozisyonlu bir maç sonrasında yenmenin keyfini yaşıyoruz. Balotelli'nin olmadığı maçta iki penaltı kaçırıp çizgiden top çıkarıp, 3 golle galip gelmek Demirspor'un bu seneki neşesine ve coşkusuna çok yakıştı! 

Deplasmanda 3 gol attığımız 5. maç oldu bu. Her hafta daha fazla kişi Demirspor'un oyunundan övgüyle bahsediyor. Çünkü sadece kazanmıyoruz; iyi oynayarak kazanıyoruz!

Aslında eskiden şöyle olurdu; müthiş gergin geçen bir maçın ertesinde, hafta boyunca devam eden gündem ve TFF'nin de yağdırdığı cezalarla morallerin bozulması; devamında maç içinde rakibin pozisyonları ve kaçan penaltıyla konsantrasyonun tamamen dağılması ve toplamda elimizdeki pek çok mazeretin varlığıyla kaybedilecek puanlar...

Ama olmadı! Bir şeyler değişti. Her şeyden önce yabancı oyuncu performansımız çok çok iyi. Belhanda dışında herkesten beklenenin üstünde verim aldık. Muriç ve Svensson'un sağlam duruşu, Assombalonga'nın yedek forvet olmasına rağmen 10 gole ulaşması, Stambouli'nin ince işleri, takıma geç katılan ve ilk haftalarda çok da etkili olmayan Vargas'ın artan performansı ile önceki yıllardan çok farklı bir yabancı oyuncu tablosu vardı sahada. Bu ligte yabancısı iyi olanın işi tutturacağı kesindi.

Tabii burada teknik ekibe ayrıca değinmek gerekli. Ben kendi adıma özür diliyorum; Montella ve ekibinin bu kadar başarılı olacağını düşünmedim; sadece ben değil tabii pek çok kişi için sürpriz oldu. Gerçi isminden dolayı Montella'nın başarılı olacağı bilen arkadaşlar vardı, onları hariç tutarak! :) Uyumlu ve maç sonuna kadar ayakta kalan bir takım, maç içi değişiklikler... Ben teknik taktik işinden pek anlamam ama oyuncuların oynamaktan keyif aldığını, birbirine yakın duran ve ne yaptığını bilen bir dizilimle sahayı iyi kullandığımızı görebiliyorum. Hocanın İtalyan işi tutkusu ve sağlam ekibi, hafta içini çok iyi değerlendiriyor demek ki... 

Bu kadar Montella övdüysek, sonucu da İtalyanca bağlayalım: Siete come l'olio d'oliva sulla pasta, signore, aggiungere sapore al gusto.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...