Ana içeriğe atla

Mehmet Yiğit ve Arkadaşları

İşini iyi yapan herkes, övgüyü hak eder. İyi yapmıyorsa da eleştiriyi... Bu iyi yapmama, kusurdan ziyade kötü niyeti bilerek kötü yapmayı içeriyorsa daha da ağır eleştirilir. Futbolda işini iyi yapmamak, iyi antreman yapmamayla başlar, takım içi huzursuzluk çıkarmak, hocayla kötü geçinmeye kadar gider... Bunları yapmak kadar, meslektaşlarının emeğine saygı da önemlidir. Aslında Batı'nın fair-play diye genelleştirdiği kavram bu. Adil oyun. Adil derken, sadece kurallara uygunluk değil daha da ötesi kimsenin hakkını yemeden bu işi yapmak gerekiyor. Batı'nın ahlaksızlığını değil iyi yönlerini alalım değil mi? Oyunu kuralına göre oynayalım. Kaçak güreşmemek gibi. Kul hakkı yememek de diyelim.

Sorsan manevi değerleri yüksek, vatanperver pek çok futbolcunun bu meseleleri çok önemsediğini görüyoruz. Aynı sektörden ekmek yediği adamları köşeye sıkıştırmak, maç sırasında onların hakkını yemek, kazanacakken adil bir şekilde kazanmamak. Evet, yasal olarak kazandınız, kuralları belirleyen hakemin ve onun temsil ettiği federasyonun çizgilerinin dışına çıkmadınız. Ama ya vicdanların?

Pazar günü Elazığspor'da Mehmet Yiğit ve arkadaşları, 3 puanı adil bir şekilde almadı. Çünkü başta Rezil hakem Onur Karabaş, federasyonun kendine verdiği yetkiye dayanarak maçı mahvetti. Kimle işbirliği yaptı? En ufak faulde canı çıkmışçasına yerde kıvranan, rakibini rol yaparak eksik bırakan, Onur Karabaş'ın mahvettiği maçı iyice sevimsiz hale getirerek. Kısacası fair-play'e aykırı davranarak.

Bu yazdıklarımın mahvolmuş futbol ortamımızda hiç bir anlam ifade etmediğini biliyorum. Bizim başımıza gelen başka takımların da başına geliyor, çünkü balık baştan kokuyor; Federasyon bu ülke futbolunu yönetemiyor, tersine içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Adamcılık, paraya tapmak, kayırmacılık içlerine işlemiş, bunu değiştirmek için de hiç bir şey yapmıyorlar. Bağıranın sözünü geçirdiği bir kültüre angaje olmuşlar çünkü.

Bu kocaman çerçevede, bozulmuş düzende, Mehmet Yiğit ve arkadaşları da, rezil hakem Onur Karabaş da oyunu kendi bildikleri oyuna göre oynuyor. Güzelleştirerek değil kötüleştirerek. Sonra taraftar niye kızıyor, holiganizm niye artıyor diye soruyorlar. Bu haksızlıkların kızgınlaştırdığı, suça sürüklediği taraftarları sanki doğuştan canavar gibi gösteriyorlar. Peki sizin uçunuz yok mu futbolda artan şiddette?

Twitter hesabında beni bilen bilir demiş Mehmet Yiğit. Seni işinle biliyoruz Mehmet, pazar günü yaptığın, çünkü ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, maneviyatı yüksek bir futbolcu olarak işini en iyi yapan ülkesini çok sevendir diyorum sana ve sen evrensel anlamda işini iyi yapmadın. Ama federasyon ve hakemlerin sevdiği işi yaptın. Oyunu bozdun. Ama biz futbolu size rağmen seviyoruz; sevmeye devam edeceğiz, oyunu sizi değil.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...