İlk altının en çok gol yiyen takımı olarak, play-off'un ilk maçında da 3 gol yedik. Bu kadar gol yiyerek başarılı olmak mümkün değil. Yenen goller de çok basit yan top veya duran top hataları. Takım, yolun sonuna gelmiş gibi oynamıyor, sanki hala sezon ortasında ve aynı hatalara devam. Varını yoğunu ortaya koyması gerektiğini bilmiyor gibiyiz... Maç berabere de bitse ikinci maç için umutlu olmayacaktık. Oyunu tutmak, pas yapmak yeterli olmuyor çünkü yaratıcı değiliz. Anıl ve Tiago'nun hücumu tıkama özellikleri decam ediyor. Burak bugün yine yoktu ve herzamanki gibi Pote'nin dokunuşlarına kaldık. İkinci maçta bunların aynısı olacaksa işimiz çok zor. Daha önce yazdığım gibi iyi oynamaktan ziyade inanmışlık görmek istiyor bu taraftar ve kötü oynasak dahi maçı çevirebilecek bir umut istiyoruz.
Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...
Yorumlar