Ana içeriğe atla

Teknik Direktör Göndermek

Memleket futbolunun ve ftbolseverinin iliklerine işlemiş bir hastalık var: Teknik direktör göndermek. En büyük tutkularımızdan biri, bu. Bugün kadar nice başarılar yaşamış, kupalar kaldırmış, takımları şampiyon yapmış ya da kümede tutmuş kişiler geldi geçti takımlarımızdan... Ama hepsinin sonu aynı oldu: Gönderildiler! Şampiyonların kaderi gönderilmek olurken yeniyetmelerin bundan nasiplenmemesi mümkün mü? Birisi stajyerdir; öbürü köylüdür; berikinin büyük takım tecrübesi yoktur vb. Gönderilmek için sürekli nedenler üretebiliriz. Israrla bunu gündemde tutarız ve ilk fırsatta iplerini çekeriz. Yanlış plan-program yapan, kötü para harcayan yönetimler ya da her türlü kumpasın içine girip maç seçen, diledikleri hafta oynayıp dilediklerinde oynamayan futbolcular değil, ipi ilk çekilen teknik direktörlerdir.

Halbuki teknik direktörleri göndermeden önce, ta en başta onu takımın başına getirirken belli bir plan program içinde olmak gerekmez mi? Dahası o kişi işini iyi yapmıyorsa, yapmadığı düşünülüyorsa bunun koşullarını araştırmak daha iyi bir yol değil mi? Takım içinde sorunu, teknik direktörün daha iyi iş yapabilmesi için neler gerektiğini araştırmak gerekmez mi? Yönetimin gerekli düzenlemeleri yapması gerekmez mi?

Bugünlerde Adana Demirspor için de benzer ezber tekrarlanıyor: "Soner hoca ile bu iş olmaz","bu hafta yenilirsek hoca kesin gitmeli" vs.

Teknik direktörü göndermenin alternatifi nedir? Yerine neyi-kimi koyacaksınız? Kafanızda bir teknik direktör var da yönetime onun gelmesi için lobi mi yapıyorsunuz? Bu hocanın gitmesinden ve başka birinin gelmesinden nasıl bir medet umuyorsunuz?

Hocanın kadro tercihlerinden ben de memnun değilim. Bazı futbolcuları ısrarla yedek soyundurması, tek forvette ısrar etmesi bana da sıkıntı veriyor. Peki, kadro kurulması konusunda yönetimle koordineli bir şekilde çalışmış, tümüyle olmasa da
kadroyu bu hoca kurmuş, oyuncuları o belirlemiş, beraber kamp yapmış ve hepsini yakından tanımışken, şimdi sorun sadece teknik direktörde midir?

Biz geçmişte Behzat Çınar, Sadi Tekelioğlu gibi efendi isimleri, sadece işiyle ilgilenenleri harcadık. Onun yanında Metin Yıldız, Abdulkerim Durmaz gibi takıma hiçbirşey vermeyen isimlere fazlasıyla sabrettik. Levent Eriş'i şampiyonluk yolundayken, kendimizden önce bir üst lige transfer ettik! Teknik direktör karnemiz pek iç açıcı değil. Durum buyken, şimdi Soner Hoca'ya biraz daha sabır göstermemiz ve futbolcularla ilgili bir sorun varsa bunu çözmesi için ona destek vermemiz daha iyi olmaz mı?

Hoca'nın yeterli tecrübesinin olmadığını savunnanlar da var. Lütfen; Demirspor, TFF 2. Lig takımı; yaşadığı mali sıkıntılar ortada. Hangi tecrübeli, başarılı, kendini ispat etmiş kişi Demirspor'a gelir ve kendini bu takıma adar?

Teknik direktör göndermek, bir tür tüketim alışkanlığı haline gelmiş durumda. Bu alışkanlığa yenik düşmemek gerekiyor. Soner Hoca'nın gönderilmesine dair gündem yaratanlar, bence yanlış yapıyor.

Yorumlar

müslüm dedi ki…
Sevgili Yavuz,
öncelikle bu konuyu açman çok iyi olmuş.kesinlikle konusmamız gereken, kafamızda bol soru işaretleri uyandıran bi mevzu.öncelikle,yönetimle ilgili çok köklü bir eleştiri yapmak zor, hele daha bir kaç ay evvel takımı sahiplenen kimse yokken, aday bile çıkmıyorken. maalesef gerçek bu.futbolcular da senin dedğin gibi bu hocanın insiyatifiyle alındı. önceki takım ise tamamen tasfiye edildi. aslında soner hoca gerçekten iyi transferler yaptı ama dediğin gibiyse yani şimdi bunlar bi kumpasın içindeyse, bilerek oynamıyorlarsa,(ki ben buna da çok ihtimal vermiyorum, kim başarılı olmak istemez, kendi ayağına sıkmak gibi birşey bu) bunda da bunları seçen getiren,soner hocanın sorumluluğu vardır, sorumsuz tutulamaz. ayrıca, böyle bir sıkıntı varsa, bunları çıkıp açıklıkla paylaşması gereken ve bunların ipini çekmesi gereken de, yine soner hocadır. (eski futbolcuları iyisine, kötüsüne bakmadan göndermedeki kararlılığı bunlara da uygulayabilmeli) açıkcası biz tabiki kulübün içinde neler olup bittiğini bilmiyoruz. sadece çıkıp oynayan takıma göre konusuyoruz. kosulları araştırmak, gereken koşulların oluşmasını sağlamak tabiki güzel ama biz bunu yapacak araçlara sahip değiliz ki. peki o zaman susalım mı? takım amaçsız, kötü bir oyunla, orta sıralarda ümit vermeyen bir futbolla oynuyorken, vaadedilen hiç bir şey somut bir karşılık bulamıyorken susalım mı? zaten kamuoyu filan da yok ki. tek kamuoyu tribünler. maraton(hiç istmeyeyiz tabiki ama)içerdeki mağlubiyetlerde soner hoca istifa diye bağırmaya başlayınca (mmalesef her zaman içerdeki son iki maçtaki kadar şanslı olabileceğimizi düşünmüyorum) hoca da yönetim de buna kayıtsız kalmayacak. iyi ya da kötü, gerçek bu bence. yazdığın sıkıntıları herkes biliyor ama soner hoca daha kılını kıpırdatmadı. her hafta bir sonrakinin kopyası. ne diyelim şimdi? öyle değil böyle oynat demek daha uygunsuz değil mi? zaten bir hoca için bundan kötü bir durum olabilemez kanımca. yani bizim dediğimizi yapacak hali yok tabiki. kendi kafasındaki oyunu hayata geçirmeli artık diye düşünüyorum, en azından iyiye gidişin bazı işaretlerini görebilsek...yeni hoca bulabilecek olan da tabiki bizler değiliz. demirsporumuz herhangi bir ikinci lig takımı değil. eminim boşta olan birçok hoca ister burada çalışmayı. örnek olsun, ben, geçen yılki başarılarından sonra haksız ve anlamsız şekilde gönderilen hüseyin hocanın bu takıma dönmesinden mutlu olurum. tabiki kimsenin ekmeğinde gözümüz yok.umarım herşey iyi olur takımımız için. bu arada trabzondayım. gelecek arkadaşlar olursa burdan da haber verirlerse sevinirim...
Alpaslan KUŞVURAN dedi ki…
Eskiden alınan her kötü sonuçta seyircilerin bir kısmı takıma ve futbolculara olumsuz sözler söylüyordu. Trübün birçok kişinin sadece içini boşaltma yeriydi. Artık öyle değil. Son yıllarda futbol büyük bir değişim geçirmiştir. Buna paralel olarak futbol seyircisi de olumlu yönde kendisini geliştirmiştir. Artık oyun stili, oyuncunun kimliği, takımın sahadaki genel dağılımı, hatta oyunun gidişatına göre yapılması gereken hamleleri hemen herkes büyük ölçüde biliyor. Ortada su götürmez bir gerçek var ki o da Demirspor'un son haftalarda iyi oynamadığıdır. İlk 4-5 haftada izlediğimiz takımdan çok uzak bir görüntü var. Takım her çift forvete döndüğünde gol pozisyonu sayısı artmakta hatta gol atmaktadır. Kolay kolay gol yemez dediğimiz takım çok fazla pozisyon vermektedir. Orta sahada ciddi bir oyun kurucu yoktur. Neredeyse ligin yarısına geldik ve hala bir liderimiz yok. Netice itibariyle Soner hoca bu takımı oynatamıyorsa yerine alternatifinin getirilmesi kaçınılmazdır. Benim kişisel görüşüm Soner hocanın takımı korkak oynattığı ve kendini sağlama aldığıdır. Yenmeye çalışan değil yenilmemeye çalışan bir oyun anlayışına sahip. Bugünkü galibiyet iyi geldi ama bu durum var olan sorunların ertelenmesine yol açmaz umarım. Olası bir Burhan Coşkun yokluğunda B planımız var mı acaba açıkçası çok merak ediyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.