Ana içeriğe atla

MuharremGulergin.blogspot.com

Blogumuzun sol tarafında, bu sene ölüm yıldönümünde açmış olduğumuz Fofo Destanı köşesi, bize güzel fikirler verdi. Hep beraber bir araya gelip, elimizdekileri birleştirip ileride oluşturabileceğimiz bir "MuharremGulergin.net" sitesi gibi bir fikir doğdu. Bu fikre doğru ilerlerken temel olarak bir blog açalım dedik öncelikle;

http://MuharremGulergin.blogspot.com

Bu blog üzerinden Fofo'ya ilişkin tüm anıları, hayat hikayesini, arşivlerde kalan fotoğrafları derleyip toplamak istiyoruz. Fofo'nun Destanı'nı bizim blogdan, kendi yerine kaydırıyoruz ilk hamle olarak.

Katkılarınız için demirgibiyiz@gmail.com sizleri bekliyor...Şimdiden teşekkürler

Yorumlar

caqLaR dedi ki…
Belki biraz bencil davranacağım belkide birazcık zırvalıyacağım.. :)
Sol yanımız boş kaldı ufak puntolarla yazılmış anılarımızı fofo'nun yemek yerkenki resmi ile o evsanevi formasıyla elleri belinde resmi ile süslediğiniz sol taraf boşmu kalacak ...! Sol taraf bence yine olsun Gülergin blog'u da olsun ..!
FofoRuhu dedi ki…
kalp kalbe karşıdır mı desem ne desem...
Livorno maçından önce hazırladığım pankarta ve Gülergin'lerin Demirsporluluğuna ithafen dün foforuhu.blogspot.com 'u yayına sokmuştum, fakat blog idaresi konusunda pek başarılı ve süreklilik sağlayabilen biri olmadığımın da farkındayım...:)
zaman zaman birşeyler karalamaktı sadece niyetim...
siz bu işte gerçekten son derece iyisiniz, ilgiyle takip edeceğim muharremgulergin.blogspot.com 'u...

anavarza
Onur BİÇER dedi ki…
Değerli arkadaşlar, Muharrem Gülergin'in sadece hayat hikayesi ve onu gösteren resimlerin değil, onunla ilgili pankartların da kısaca içinde onu barındıran her şeyin ve onu ifade eden her duygunun blogda yer almasını diliyoruz. Bu nedenle katkılarınızı bekliyoruz.

Sevgili anavarza, FOFO RUHU şeklinde tersten yazılan pankartın mimarı sen misin yoksa? Çok beğenmiştim o pankartı. O pankarta dair resim varsa yollayabilecek olan varsa mutlu olurum.

Çağlar kardeşim. Bloga yaptığın katkılardan mutluluk duyuyorum. Blogun sol tarafını yayına koyduğumuzda çok ama çok duygulandık. Gözlerimiz doldu, ağlamaklı olduk. Ama şimdi Muharrem Gülergin'i öyle bir yaşatmalıyız ki; bloga her girenin pas geçip güncel yazıyı okuduğu bir sütun haline dönüşmesin orası. Gülergin'i biz biliyoruz ama bilmeyenler için o sütun belki de blogu karmaşıklaştırmaktan öte bir anlam ifade etmeyecek. Bu nedenle atıfta bulunmakla yetinelim istedik. Ama isteğini değerlendireceğiz.

Teşekkürler hepinize.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...