Ana içeriğe atla

Canım ciğerim...

Son dönemlerde televizyon dizilerinde Adanalı karakter furyası var. Adanalı'da Oktay Kaynarca'nın Yavuz Komiseri, Avrupa Yakası'nda Binnur Kaya'nın Dilber Halası bizim toprakların mizacını-dilini-duruşunu-tadını yansıtıyor ekrana.

Ama son bir Adanalı var ki, benim kanım en çok ona kaynadı. Canım Ailem'de Uğur Yücel'in Samim'i... Adanalı bir karakteri oynaması isteyeceğim ilk oyunculardan biriydi Uğur Yücel; sevgiyle-saygıyla takip ettiğim müthiş bir isim. Hatırladığım kadarıyla Eşkıya'daki rolündeki bıçkın delikanlı da Adana'dan İstanbul'a göçmüş biriydi; yani bizim "ağzımıza" yabancı değil...

Tabii ekranlarda Adana geçince hemen Adana Demirspor'un anılmasını istiyor yürekler. Dilber Hala'nın Adana Demirspor atkısı takması için girişimler başlamıştı; bu konuda adımlar atıldı, Gülse Birsel ile yazışıldı, atkı gönderildi, maçta pankart açıldı. Bu konuda henüz bir gelişme yok.

Ama sessiz sedasız Uğur Yücel bize ilk sürprizi yaptı, ya da buna vesile oldu, hem de Mersin-Adana çekişmesi üzerinden... Dizide Ozan Güven'in (onu da severiz yürekten!) oynadığı karakter (Ali) Mersinli ve Samim'le yemek konusunda Mersin-Adana atışması yaparken, Ali(Ozan Güven), "hey be Adana Demirspor-iyi ki bir kebabınız var" mealinde cümleyi araya sıkıştırdı.

Küçük ama anlamlı bir jest! Darısı görsel malzemeyle desteklenecek bir jestin başına...

Uğur Yücel demişken, Yıldırım Türker'in geçen hafta onunla ilgili yazdığı köşeye yazısına atıf yapmadan olmaz. Ona dair hislerimizi gayet güzel aktarmış Yıldırım Türker, her zamanki keskin üslubuyla:

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=YazarYazisi&ArticleID=909515

Yorumlar

türkayADS dedi ki…
Abim gibi seviyorum bu adamı ya Eşkıya'dan beri hayranıyım,bir de en son Adanalı karakterini canlandırdığını gördüm ya benden mutLusu yok..Dizi,gerçekten müthiş Adanalılık işlendiği için değil sadece çok kaliteli bi dizi benden tavsiye:)) Gülse Birsel biraz örnek aLsın...Yazı için teşekkürler Yavuz Abi...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...