Geçen haftalarda yaptığım gibi ne taktiğimizi yazacağım, ne futbolcuları tek tek değerlendireceğim. Çok kötü olan bir grupta , çok kötü oynayarak ilerliyoruz. İlk yarı kaleye şutumuz yok , iki pası üst üstüne yapamıyoruz. İnanın 90 dk takımı izlemek insana sıkıntı veriyor. Ne heyecan var ne de ilerisi için umut. İşin kötüsü Hocamız oynanan futbolu beğeniyor. Yükselmeye kalırsak bu bizim iyi olduğumuzdan değil, diğer takımların vasat olmalarındandır. Ben zorlu maçlarda gol bulacağımıza inanmıyorum , topu ayağında tutacak takımı yönlendirecek 35 oyuncumuz içinde bir kişi bile yok. Bu gruptan belki çıkarız ama ilerisine bu şekilde asla gidemeyiz. İnşallah yanılırım ama benim gördüğüm bu.
Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...
Yorumlar